Kalp ve zihin buluşması isteklerimizin gerçekleşmesinde kilit noktadır.

Gerçekte sınırlar sadece beynimizdedir. Bu sınırları kalbimizin yol göstericiliği ile kaldırabilirsek önümüz uçsuz bucaksız imkanlarla doludur.

Kuantum fiziğinin ve kuantum biyolojisinin buluşları, hastalıktan sağlığa, vücudumuzun kendini tedavi edebilme gücünden, mutlu olma kabiliyetimize kadar bizi biz yapan herşeyin düşünce biçimimizin sonucu olduğunu ortaya çıkarıyor.

Vücudumuzun her bir hücresi dahil olmak üzere dünyadaki bütün nesnelerin ve canlıların kendine has bir titreşimi var. Bizler de iyi ve kötü düşüncelerimiz sonucu vücudumuzdan yaydığımız titreşimlerle evrendeki herşey ile iletişim kurarız.

Rezonans Kanununa göre titreşimlerimizle uyumlu olan her şey, karşı koymaksızın bizim hayatımıza çekilecektir. Duygularımızla desteklenmiş ve kaydedilmiş inançlarımız muazzam bir rezonans alanı oluşturur ve bu rezonans alanındaki titreşimlerle uyum içinde olan her şey, bu titreşimlere ayak uydurmak zorunda kalır. Tabi bu bizim için her zaman olumlu bir şey anlamına gelmez. Titreşim bazen maddeyi tahrip edecek kadar kuvvetli olabilir. İçimizdeki negatif titreşim enerjisi bizde hoşlanmadığımız, huzursuzluk yaratan hislerin uyanmasına, hatta sarsıcı olayların hayatımıza çekilmesine neden olabilir.

Hayatımızdaki insanlar da bizim frekans eşlerimizdir. Duygusal olarak üzücü de olsa, mükemmel bir uyumla da geçiyor olsa karşımızdaki insanın bize benzer bir frekans alanı bulunur. Hayatımıza biri girer ve içsel alanımız onu fark ederse, ortak bir kişisel titreşimi paylaşıyoruz demektir. Onlar bizim dünyamızda var oluyorsa, biz de onların dünyasında var oluyoruz. Ortak bir amaç için birbirimizi yaratıyoruz.

Ortaklaşa yarattığımız gibi ortaklaşa da yok ediyoruz. Karmasal oarak bir dönem bittiğinde, bir kişinin kişisel alanının titreşimi ilişkinin formundaki ani değişimi yoğunlaştırarak anında değişir ve ilişki eşlerin titreşim ayrılığından ötürü değişir ve sona erer.

Bilerek veya bilmeyerek bir rezonans alanını oluştururuz. Burada önemli olan soru bizim hangi rezonans alanını oluşturduğumuzdur.

“Eğer şu ana kadar isteklerimiz gerçekleşmediyse, en şiddetli arzularımıza ulaşamadıysak; eğer hayatımıza hiç istemediğimiz şeyler girdiyse, eğer mutsuzsak veya yenilgiye uğradıysak, bütün bunların sebebini Rezonans Kanunu’nda bulabiliriz. Rezonans Kanunu’nu kavrayıp onu nasıl kullanacağımızı anlamaya başladığımız anda, hayatımızda her şey mümkün olacaktır.’ Doğru istersen olur , Başarının sırları ve Rezonans Kanunu kitaplarının yazarı Pierre Franckh da kitaplarında isteklerimizin kalp ve zihin buluşması olduğu zaman gerçekleşeceğini, evrene yaydığımız titreşimlerin hayatımızı etkilediğini anlatıyor.

1993 yılında duyguların insan vücudu üzerindeki hakimiyeti hakkında yapılan bir araştırmada, kalbimizin, çapı 2,5 metre olan büyük bir enerji alanıyla çevrili olduğu tespit edilmiş. Yayılan bu enerjinin ne denli büyük olduğunu Heart Math Enstitüsü şöyle açıklamış; Kalbin elektrik akımı (EKG), beyinde oluşan elektrik akımından (EEG) 60 kat, manyetik alanı ise beyninkinden 5.000 kez daha kuvvetli.

Yani kalbimizle, beynimizle yaydığımızdan çok daha fazla enerji yayıyoruz.

Kalbimizden yayılan bu elektromanyetik alan, gücünü sadece duygularımızdan değil, inançla bağlandığımız düşüncelerimizden alıyor. Kalbimiz, inanç ve duygularımızı elektromanyetik titreşimlere ve dalgalara dönüştüren bir tür aracı olarak hizmet ederek, bunları evrene gönderiyor. İnançlarımız, kalbimiz sayesinde fiziksel dünyayla etki alışverişinde bulunuyor.

İsteğimizin gerçekleşeceğine gerçekten inanmadan olumlama yaparsak ya da bir şeylerin hayalini kurarsak, sadece beynimiz elektromanyetik dalgalar yayarken, duygularımızın gerçek merkezi olan kalbimiz 5.000 kat daha büyük bir kuvvetle, genellikle tereddüt ve korku olan asıl inancımızı dünyaya yayıyor. Bunun sonucunda; sadece kalbimizin derinliklerinde gerçekleşeceğine inandığımız şey gerçekleşiyor.

Peki oluşturduğumuz pozitif rezonans alanımız, başka kişiler tarafından bozulabilir mi? Kesinlikle evet. Çünkü rezonans alanımız dış dünya diye adlandırdığımız her şeyle etkileşim içerisinde. Bu demek oluyor ki, bir başkasının rezonans alanı da her şeyle olduğu gibi sizinle de etkileşim içerisindedir. Eğer karşınızdaki kişi negatif bir enerji alanındaysa, yaydığı bu negatif enerjiyle sizin rezonans alanınızın tamamen değişmesine neden olabilir.

Karşımızdaki kişinin bizim rezonans alanımızı etkilemesindeki sebep; geçmişimizde bu tip negatif bir enerjiyi kendimizde barındırmış olmamızdır. Karşıdaki negatif enerji bedenimiz tarafından tanınarak, içimizde bu enerjinin yükselmesine sebep olabilir. Aniden kendimizi kötü ve gergin hisler içerisinde bulabiliriz. Çünkü artık rezonans alanımız karşımızdaki kişinin rezonans alanı yüzünden değişmiştir.

Rezonans alanımızın isteklerimize cevap vermesini istiyorsak pozitif rezonans alanlarında kalmamız gerekir.

Bunun için isteklerimize uygun şeylerle meşgul olmamız, bizi destekleyen ve önemseyen kişilerle daha sık vakit geçirmemiz gerekir. Rezonans alanımızı güçlendirmek için başarıya ulaşmış kişilerin hayatları hakkında bilgi edinebilr, isteğimiz ile ilgili yerlerde bulunabilir, bizi canlandıran ve enerji veren müzikler dinleyip, kitaplar okuyabiliriz.

Zihnimiz ve kalbimizi güzelliklerle doldurarak oluşturduğunuz pozitif rezonans alanımızla, isteklerimiz ve hayallerimize uygun şartları kendimize kolaylıkla çekebiliriz.

Onur Salık Koç, Haziran 2020